30 Mayıs 2011 Pazartesi

Tüfek gibiydi ayrılık....

Patlayan fişekten çıkan saçmalar gibiydik sevgilim, 
Saçmaydık yani....
Namludan çıkarken beraber,
Sonrasında darmadağındık. 
Nereye hedef olacağımızı bilmeden ilerliyorduk hızla.
Hangi bedene saplanacaktık ?
Kimin canını yakacaktık ?

22 Mayıs 2011 Pazar

Nüfusa geçmeyen sancılar...

Bugün yorgun, kırgın ve üzgünüm hayata.
Etlerimi söküyor sanki kemiklerimden,
Acı çektikçe, zevk alıyor.
Göremiyorum etrafı, hissedemiyorum.
Bir uğultu ;
Gözlerinden kolye yaptım diye çığlık atıyor.
Eminim yakışmışlardır boynuna hayat...
Ben yaşamın körlüğüne çoktan hasretim..

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Seni de terkediyorum artık "zaman"

Günlerce kez ölebilme ihtimalimi düşünüp,
Çürük iplerle denedim kuyulara inmeyi.
Belki bir kopuş dedim,
Belki dibi karanlık bir kuyu dedim.
Ya bir su kuyusu olmalıydı bedenimin düştüğü yer,
Ya da dikdörtgen bir mezar.
Dünyada gördüğüm kurtçuğa benzeyen insanlar,
Belkide toğrağın altında olan canlıların yansımasıydı.
Işık seli gibi suratıma çarpan güneş,
Yanmanın en güzel betimlemesiydi sanki.
Delice yıllara meydan okumak,
Aptalca şeytanlara inanmanın verdiği bıkkınlık,
Yavaş yavaş kapatıyordu göz kapaklarımı.
Asla arkana bakma diyen o insanlar,
Niye arkamdan bakıyorlardı
4 omuzda taşınan dikdörtgen tahta parçası,
Bir kuğu gibi olan beyaz çarşaf,
Yeni gelin gibi bana gülümsüyordu.
Kim bilir ? Belki en mutlu ilk günümdü.
Belkide son durağımdı.

17 Mayıs 2011 Salı

Cinayetler İşleniyor Satır Aralarımda.

Duyulan hisleri yok etmek için,
Yüzlerde kokmuş bedenin altından geçmek gerekliydi.
Binlerce kez kalpteki acıyı zevke dönüştürmek gerekliydi.
Ama olmadı.
Acı, acıdığı yerde kaldı sürekli.
Elime aldığım her kağıt, her kalem acı püskürdü.
Öfkeyle bakan gözlere, nefret tomurcukları serpti.

Zamana bırakıp hafifletmek için acıyı,
Trilyonlarca duyguyu öldürmek gerekliydi.
Ve trilyonlarca duygu ile bedene sığmayan ruhu terk etmek...
Ama yapamadım.
Kötü hayallerin idam sehpasında günlerce oturdum.
İp boynuma indikçe göz yaşları yerine
Acılar damlattım damla damla.

Yanmak için ateşten fazlası gerekliydi.
Sadece beden değil, ruhta yanmalıydı adeta.
Herkesin cennet dediği dünya, cehennem ateşi gibi olmalıydı.
Ne söndürecek bir su olmalıydı, ne uzatacak bir el.
Ama yanmadı.
Acı, yine acıdı, hep acıdı.
Deşilen yaralar gibi oyuklar bıraktı.
Büyüdükçe izler bıraktı.
Ama öldürmedi.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

İçimde Kopan Fırtınalar-1

Bir orospu gibi ciğerlerim,
Oksijen girip çıktıkça tahrik oluyorlar.
Sadece bir gün değil,
Yıllar yılı aynı.
Ne zaman bitecek bu işkence diye gün sayıyorum.
Başımı yastığa koyduğumda ;
Çığlıklarını duyuyorum tecavüzlerin.
İstiyorum,
Bir travestinin fazla sürdüğü fondaten gibi beyazlasın suratım,
Bir goth'un sürdüğü göz kalemi kadar da siyahlaşsın göz altlarım,
Ve güneşi gören kardan adam gibi, yere yıkılsam.
Sonra tanrıya şükretsem,
Bir el atıp beni bu tecavüzlerden kurtardın diye.